ELGİNKAN VAKFI TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI KURULTAYI
Elginkan Vakfı Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı 17-19 Nisan 2013 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Üç gün boyunca sekiz oturum hâlinde yapılan Kurultay’a, günümüz Türkçesinin sorunları, dil yapısı, Türkçe eğitimi, bilim ve sanat dallarında Türkçe terimlerin oluşturulması, Türkçenin örnek telaffuzu gibi pek çok konunun işlendiği 28 bildiri sunuldu ve 2 açık oturum düzenlendi.
Kurultay 17 Nisan 2013 günü “Sanat Dilinde Türkçe” açık oturumu ile başladı. Tiyatroda, sinemada, radyoda ve daha yaygın bir kitle iletişim aracı olan televizyonlarda kullanılan dil konusunda yakın geçmişte yaşadığımız ancak çok da farkına varamadığımız değişikler dile getirildi, değerlendirildi.
Aynı gün başlayan oturumlarda günlük dilde yaşanan değişimler, dilimize yönelik tehdit ve tehlikeler ile çözüm yöntemleri tartışıldı. Yaşayan bir varlık olan dilin, zaman içerisinde değişikliğe uğradığı, bunun doğal ve kaçınılmaz bir süreç olduğu katılımcılar tarafından dile getirildi.
İkinci günkü oturumlarda Türkçenin yapısı ve dil bilgisi konularında çeşitli bildiriler sunuldu. Son gün ise Türkçe konuşma, telaffuz ve yabancılara Türkçe öğretimi de dâhil olmak üzere Türkçe eğitimi konusunda sunulan bildiriler tartışıldı.
Kurultay, oturumların ardından düzenlenen Geçmişten Geleceğe Türkçe oturumu ile son buldu.
Kurultayın genel bir değerlendirilmesinin yapıldığı açık oturumda Türkçenin bilinen en eski yazılı metinleri, Bengü Taşlardan günümüze kadar olan süreç değerlendirildi. Bilindiği gibi Orhun Abideleri diye adlandırılan Bengü Taşlar, 8. Yüzyılın ilk yarısına ait olup, dönemine göre oldukça gelişmiş bir dil ve üslup içermektedir. Anıtlardan Türkçenin o dönemde yaygın bir coğrafyada kullanıldığını anlıyoruz. Asya’dan Batıya doğru ilerleyen Türkler geldikleri yeni coğrafyalarda yeni milletlere katkıda bulundukları gibi onların da dil ve kültürleri ile etkileşimde bulunmuşlardır. 600 yılı aşkın bir dönemde hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Türkçe büyük ölçüde konuşma dilinde kalarak yazı dilinde, Türkçe, Arapça ve Farsça olmak üzere üç dilden oluşan ve Osmanlı Türkçesi diye adlandırılan dil kullanılmıştır.
Türkler, bilinen tarihe göre, geniş ölçüde ve yaygın olarak Göktürk, Uygur, Arap, Kiril ve Latin alfabelerini kullanmışlardır. En uzun ve yaygın olarak Arap alfabesi kullanılmıştır. Bugün Türk topluluklarında Latin, Arap ve Kiril alfabeleri kullanılmaktadır. 1928 yılında yapılan Harf Devrimi ile de Türkiye Cumhuriyeti’nde Latin harflerine geçilmiştir.
Kurultayda Türkçede yaşadığımız bazı olumsuzlukların zaman içerisinde yapılacak etkin çalışmalar ile giderilebileceği dile getirilmiştir. Bugün uydu yayınları ile televizyon ve radyolar aracılığı ile dünyanın bir çok yerine Türkçe yayın yapılmakta ve Türkçe konuşuru artmaktadır. Ayrıca dünyanın dört bir yanında Türk okulları açılmaktadır. Kurulan Yunus Emre Enstitüleri yalnızca dilin yayılmasını değil Türk kültürünün tanıtılması ve yaygınlaştırılmasını sağlamaktadır.
Kurultayda Türkçenin anayasal konumunun değiştirilmemesi tek resmî dil olarak korunmasının önemine değinildi. Yerel dil ve lehçelerin öğretilmesinin ise Türkçede hiçbir olumsuzluk yaratmadığı gibi kültürümüze renk ve zenginlik getirdiği ifade edildi.
Bilimde yaşanan gelişmeler bilim dilinin geliştirilmesinde etkili olmaktadır. Ancak asıl olan bilimde üretici olmak ve üretilen aygıtlara, ürünlere Türkçe ad vermektir. Başka dillerden giren terimlerin ve sözcüklerin de Türkçenin kaynakları ile karşılanması uygun olacaktır. Böylece yabancı kökenli sözlerin yazımda ve söyleyişte, söz varlığımızda oluşturduğu olumsuzluklar da engellenecektir.
Kurultay, Elginkan Vakfı Müdürü İlhan Üttü’nün teşekkür konuşmasıyla sona erdi. İlhan Üttü konuşmasında Elginkan Vakfı Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayının ikincisinin, 2015 yılında, uluslararası düzeyde ve daha geniş kapsamlı bir biçimde yapılması konusundaki hedeflerini belirtti.